Parktaki Tahta Bank: Nefs-i Müdafaa

Salı, Nisan 18, 2006

Nefs-i Müdafaa



Bugün sokağımızda bir hareketliliktir sürmekte. Çocuklarım bir ara oldukça telaşlıydılar ama sonra sakinleştiler yine. Meğer dün polisler gerçekten de Emre’lere gitmişler. Bastonlu nine de, yani Emre’nin babaannesi, oldukça sert karşılamış bu korkutucu amcaları. Çocuk bir ara kendisini sorgulamaya götürecekler sanmış. Nine de yaşlı ya, kıyamamış torununa, korkularını dağıtmış, torununun babasını, yani kendi evladını bildirmiş polislere ve adresini de vermiş. Şimdi de Berk amca nezaretteymiş. Sabah bir çırpıda aralarında konuşunca öğrendim olanları. Ama hemen kızıl kafa teyzeyi telefonla bulmuşlar nineyle torun bir olup. Emre’nin anlattığına göre de kızıl kafa teyze rahatlatmış onları bir şey olmayacağına dair. Zaten de ilgilenmekteymiş, kuzucuklarımdan doğru anladıysam, hafta sonu nezarette kalabileceğini, ama hafta başı olur olmaz, ne yapıp, edip kardeşini oradan çıkartacağını bildirmiş hem nineye, hem de Emre’ye.

Şimdi rahatlamış gibiler hepsi. Az önce yine bakkala gidip süt aldılar kendilerine. Bir süt içiyorlar, bir süt içiyorlar, içleri dışları süt olmuştur bunların. Ama iyi bir şey yapıyorlar. Hepsi oturuyorlar şimdi yine etrafımda. Kıkır kıkırlar, yerlerinde duramıyorlar. Hele Tarhan’la Emre’yi görseniz, şaşar da kalakalırsınız; bu ne samimiyet, sanki onlar değildi daha birkaç gün önce birbirlerine tüküren, birbirlerine kafa atan. Aman aman, hep böyle olsunlar. Dalaşmasınlar. Ben bile üzülüyorum bu odun halimle. Öyle de alıştım ki onların bu cıvıltılarına.

Sokağımızda bir hareket ki, sormayın gitsin. Yeni gelenler var sokağımıza, yeni komşularımız. Ama daha ayırt edemedim kimdir, nedir. Sadece kocaman mı kocaman bir teneke yanaştı, şu kamyon dediklerinden, hababam eşyalar iniyor Emre’lerden önceki apartmana. Bakalım nasıl insanlar gelecek? Çocukları da var mı acaba? Neyse, fazla sürmez, öğrenilir de, benim de haberim olur.

Bugün top peşinde koşmuyorlar kuzucuklarım. Pek bir halim selim oturuyorlar yamacımda. Eh, ben de bayılıyorum onlar böyle dibimde ve üzerimde oturdukça. Hem onarı sevdiğimden, hem de haberleri aldığımdan.

-N’apıcakmış senin kızıl kafa da hafta başı çıkartacakmış peki babanı?, diye böldü suskunluğu Tevfik.

-Oğlum ya, bir müşterisi varmış işte Almanya’da, ama türkmüş adam, Samsun’luymuş. O amca da Mısır’da fuardaymış onunla. Çok da eski müşterisi olduğundan, hem bizim kızıl kafa konuştu babaannemle, hem de o amca konuştu, rahatlattılar bizi. Onun arkadaşıymış buranın müdürü, memleketlisiymiş, onu arayıp anlatacakmış olayın nasıl geliştiğini, yani aslında Akif’in bize saldırdığını ve sonra da babama saldırdığını, öyle dedi o amca bize. Nefis müdafamıymış neymiş anlamadım valla. Babaannem öyle bir şey söyledi, diye cevapladı Emre.

-Yok enfes müdafaa! Olur mu len? Nefs-i müdafaa derler ona, dedi onlardan daha büyükçe olan Orhun.

Orhun bu yıl liseyi bitirecekmiş; duymuştum daha önce. Bu miniklerden büyük o. Ama hiç farkı yok sanki kuzucuklarımdan. Hatta kardeşi Deniz bile ondan daha büyükmüş gibi davranıyor. Bu iyice çocuk.

-Neyse ne oğlum, bırak da anlatsın bakalım neler olacak. Limon sıkma şimdi lafın içine, dedi Tarhan.

-Tabi, bende zaten gerzeklik, sizin gibileri adam yerine koyup da bir şeyler öğretmeye çalıştım. Neyime ? Kaşındım tabi, ne olacak?

-Ya, bırak şimdi alınmayı oğlum ya, şurda iki laf anlatıyoruz işte. Maydonozluk etme, dedi Emre.

-İyi len, iyi, tamam anladık işte, diye cevapladı Orhun biraz buruk.

-Dağıtmayın konuyu ya, öğrenelim bakalım neler olacakmış,diye araya girdi Tevfik.

-Anladık, tamam uzatmayın yaaa, diye Emre yumuşatmaya çalıştı arayı ve anlatmaya devam etti.

Çocuk dersin, ama öyle akıllılar ki, bunlar adamı sulu dereye götürüp de susuz getiren cinsinden valla; şaştım kaldım, ne çok şey öğrenmişler öyle bir gecede.

Hafta sonu olduğundan, şu Almanya’lı türk amca ulaşamamış arkadaşına, ama pazartesi sabah erkenden arayıp, anlatacaklarmış durumu ve hızlanmasını sağlayacaklarmış. Bir tek geriye bizim magandanın rapor almış olma ihtimali kalıyormuş. Eğer rapor onbeş günden uzun olursa, biraz başı ağrıyabilirmiş belki Berk amcanın, ama büyük bir olasılıkla, böyle durumlarda zaten mutlaka onbeşgün altında çıkacağından doktor raporu, hemen mahkeme olur ve herkes bir iki nasihatten sonra evlerine dağılırmış. Eh, umarım böyledir. Çok sevinirim kuzucuklarım ve Berk amca adına. Bu maganda uzun süredir haketmişti şöyle bir dürtülmeyi. Aptalmış da üstelik. Akıllı olsaydı bulaşmazdı Berk amcaya. Belli adamın gözünden ne deli bir şey olduğu.

Bu nezarethane dedikleri ne acaba? Ne yaparlar ki orada?

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home